Bize Ulaşın
“Parti mi Geliyor, Problem mi?” — AQL ile Kalite Kontrolde Önceden Görme Yetisi

“Parti mi Geliyor, Problem mi?” — AQL ile Kalite Kontrolde Önceden Görme Yetisi


Giriş: Aynı Parti, Aynı Hata. Hep Sonra Fark Ediliyor.

“Bu kumaş daha önce de problemli gelmişti...”

“Şu makineden çıkan ürün hep aynı yerden fire veriyor.”

Tanıdık cümleler, değil mi?

Peki aynı hatalar neden hep sevkiyattan sonra fark ediliyor?

Cevap basit: Numune kontrolleri sistemli değil, kayıtlar sahadan kopuk.


Numune Kabulü = Geleceği Görme Alanı

Üretim tesislerinde numune kabul aşaması, bir kontrol değilse, bir tahmin işlemine dönüşür.

Oysa doğru örneklemle ve AQL (Kabul Edilebilir Kalite Sınırı) ile yapılan kontroller, gelecekteki üretimin kaderini belirler.

Burada kritik soru şu:

"Kaç numune kontrol edilmeli?"

"Kaç hatada parti iptal edilmeli?"

"Kim, neye göre karar veriyor?"

Bu sorulara Excel'den bakılarak değil, sahadan bakılarak cevap verilmeli.


Sistemsiz Olunca Ne Oluyor?

  • Numune kontrol formları kayboluyor.
  • Hangi partiden ne kadar hata çıktığı bilinmiyor.
  • Kararlar kişisel deneyimle alınıyor.
  • Hatalı ürünler sevk ediliyor, müşteri memnuniyetsizliği artıyor.

Ve en önemlisi: Herkes birbirini suçluyor.


Sahada Veriyle Karar Almak

Bugün bazı firmalar bu süreci dijitalleştirdi.

Numune kabul formları artık sahada, sistemde dolduruluyor.

Her kontrol noktası; kişi, zaman, lot ve hata tipiyle kayda giriyor.

AQL tablosu otomatik çalışıyor. Sınır aşıldığında sistem uyarıyor, karar kişi değil sistem üzerinden ilerliyor.

“Artık bir partiyi kabul ettiğimizde; risk seviyesini, geçmiş performansını ve hangi tip hataların çıktığını anlık görebiliyoruz.”

Yani kalite kontrol, defterden çıktı, algoritmaya dönüştü.


Sonuç: Kalite, Kontrolle Değil, Altyapıyla Yürür

Bugün kaliteyi sağlamak için sadece “dikkatli olmak” yetmiyor.

Veriye dayalı kararlar, hızlı aksiyonlar ve sistemli izleme gerekiyor.

Kalite, sadece dikkatle değil; veriyle yönetilir.
AQL bir yöntemdir. Ama o yöntemi hayata geçiren şey: sistemdir.